ABD’nin İsrail’e desteği sadece askeri strateji değil, ideolojik seçenektir

Aziz DAĞTEKİN Yazdı

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’nin durumu ve İsrail’e verdiği güçlü destek ile ilgili hareketleri, uluslararası arenada derin tartışmalar yaratmaktadır. Gazze, Orta Doğu’nun kanayan yarası ve dünyanın gözlerinin her zaman üzerinde olduğu bir bölge. Trump, görevde olduğu dönemde, İsrail’e verdiği desteği güçlü bir şekilde sürdürdü ve bu, dünya çapında büyük yankılar uyandırdı. Trump’ın Gazze ile ilgili olası planları ve bu planların arkasındaki motivasyonları anlamak, sadece Orta Doğu değil, küresel siyaseti de etkileyecek bir meselenin parçası haline geliyor.

Trump, İsrail’e yönelik politikalarını genellikle güçlü bir destekle ifade etti. Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması ve Suriye’ye ait olan Golan Tepeleri’nin İsrail’e ait olarak kabul edilmesi, Trump’ın Orta Doğu politikalarının en dikkat çeken kararlarındandı. Trump’ın şantaj, gasp ve uluslararası hukuk tanımaz yaklaşımı, sözde İsrail’in güvenliğini ön planda tutarken, Filistin davasını göz ardı eden bir tutum sergileyerek, bölgedeki barış çabalarını zora girdirmektedir. Gazze, Filistin’in en yoğun nüfuslu ve çatışmaların merkezlerinden biri olan bölgesi olarak, bu politikalarda özel bir yere sahiptir.

Trump, bölgenin huzurunu bozan ve katliamlarına devam eden İsrail’in güvenliğini sağlamak amacıyla Gazze’yi ele geçirme ve bölgeyi daha fazla kontrol altına alma girişimi kabul edilemez bir gasp girişimizdir. Eski başkan Biden, Gazze’deki Filistinli grupların İsrail’e karşı saldırılarını engellemek adına, İsrail’in bu bölgedeki askeri operasyonlarına destek sağladı ve bölgedeki Filistinli direniş hareketlerinin bastırılmasına dair adımlar attı. Ancak bu işgal ve soykırım girişiminde ne ABD ne de İsrail başarılı olamadılar.

ABD başkanlığına ikici kez seçilen Trump’ın Gazze’ye yönelik yaklaşımı, yalnızca İsrail ile sınırlı kalmıyor; dünya siyasetine de çok geniş etkiler yapması beklenen bir strateji olarak karşımıza çıkıyor. Trump’ın “Amerika’nın çıkarları” ile örtüşen bu tavrı, bölgesel bir savaşı tetikleyebileceği gibi, küresel bir krize de dönüşeceği kaçınılmazdır. Çünkü ABD kan ve gözyaşından beslenmektedir. Bunu Irak’ı Afganistan’ı, Suriye’yi işgalinden ve Libya’yı da işgal girişiminden biliyoruz.

Bir diğer önemli tespitimiz de ABD’nin Orta Doğu’daki politikalarını büyük ölçüde enerji çıkarları ve küresel güç dengesi üzerine inşa ettiğini bu uğurda terörist gruplarla iş tuttuğunu, onlarını finanse ettiğini bilmeyenimiz yoktur. Şunu net olarak bilmeliyiz ki,  Gazze’nin stratejik önemi, sadece Filistin için değil, Orta Doğu’nun genel istikrarı açısından da büyüktür. ABD’nin Gazze ve Orta Doğu politikasındaki temel amacının, bölgedeki enerji hatlarını korumak, İsrail’i stratejik bir müttefik olarak yanına almak ve bölgesel rakiplerini denetim altına almaktır. Trump’ın ısrarla İsrail’i desteklemesi, bu büyük güç yarışının bir parçası olacağı gözlerden kaçmamalıdır.

Öte yandan ABD’nin bölgedeki askeri varlığını güçlendirme ve bölgesel denetimi sağlama amacı, bir yandan küresel denetim kurma isteğiyle de paralellik göstermektedir. İsrail’i piyon olarak kullanan ve Gazze üzerinden güçlü destek sağlayan, ABD’nin bölgesel bir savaşı kışkırtma ve kendi çıkarlarını ön plana çıkarma amacı taşımaktadır. Trump’ın bu politikası, yalnızca bölgeye değil, küresel dengeye de yansıyacak şekilde büyüyeceğini öngörüyoruz.

ABD başkanı Trump’ın bu pervasızca açıklamaları ve Gazze’yi gasp açıklamaları karşısında Türkiye’nin tavrı nettir. Türkiye, her zaman Filistin halkının yanında olduğunu açıkça ifade etmiştir. Gazze’nin kan emici, soykırımcı İsrail tarafından işgal edilmesi ve bu işgalin ABD tarafından desteklenmesi, Türkiye için büyük bir kırılma noktasıdır. Türkiye, İsrail’in Gazze üzerindeki egemenlik iddialarına karşı çıkarak, Filistin’in bağımsızlık mücadelesini savunmaya devam etmektedir. Trump’ın Gazze’yi işgal etme planı ve İsrail’e verdiği güçlü destek, Türkiye’nin Orta Doğu’daki rolünü daha da vurgulayan bir durumu yaratacaktır. Türkiye, her ne kadar ABD ile stratejik ortaklık yapsa da, Orta Doğu’daki bu tür olaylar söz konusu olduğunda bağımsız bir dış politika izlemektedir.

ABD’nin İsrail’e verdiği açık destek, tarihsel bir temele dayanmaktadır. 1948’de İsrail’in kurulmasından bu yana ABD, İsrail’in güvenliğini sürekli olarak ön planda tutmuştur. Trump ise bu desteği daha da güçlendirmiştir. ABD’nin İsrail’e verdiği bu destek, sadece askeri bir strateji değil, aynı zamanda ideolojik bir seçenektir. Trump’ın İsrail’e verdiği güçlü destek, aynı zamanda Arap dünyasında ve uluslararası toplumda tepki çekmektedir. İsrail’in Filistinlilere karşı uyguladığı şiddet, özellikle Gazze’deki operasyonlar, birçok ülkede soykırım olarak görülmektedir. ABD’nin, uluslararası hukuk ve insan hakları ihlalleri konusunda taviz vermesi, küresel çapta büyük bir eleştirinin hedefi olmuştur.

Çin, Rusya ve İngiltere, ABD’nin Orta Doğu’daki politikalarına karşı eleştirilerde bulunan küresel güçler arasında yer almaktadır. Çin ve Rusya, ABD’nin Orta Doğu’daki askeri varlığını bir tür hegemonya arayışı olarak görmekte ve bu stratejiyi dengelemeye çalışmaktadır. Trump’ın Gazze üzerindeki hamleleri, özellikle İsrail ile olan yakın ilişkileri, bu ülkeler için yeni bir gerilim kaynağı olabilir. Çin, özellikle enerji kaynakları ve bölgesel istikrar bakımından Orta Doğu’ya büyük bir ilgi duymaktadır. Rusya ise, Orta Doğu’daki dengeyi kurmaya çalışan bir aktör olarak, ABD’nin bölgedeki hakimiyetini sınırlamaya çalışacaktır. İngiltere, ABD ile yakın ilişkiler içerisinde olsa da, özellikle Orta Doğu’daki insan hakları ihlalleri konusunda daha temkinli bir yaklaşım sergileyeceğini düşünüyoruz.

Sonuç itibariyle Trump’ın Gazze’ye yönelik yaklaşımı, küresel siyaseti etkileyecek bir planın parçasıdır. ABD’nin Orta Doğu’da yürüttüğü politikalar, sadece bölgesel savaşları değil, küresel bir çatışmayı da tetiklemektedir. Trump’ın, İsrail’in Gazze üzerindeki hâkimiyetini güçlendirmesi ve bölgedeki kontrolü elinde tutmaya çalışması, bölgesel güçlerle olan ilişkilerini derinden etkileyecek bir hamledir. Ayrıca, Türkiye gibi ülkeler, Filistin’in haklarını savunmaya devam edecek ve bu durum, uluslararası düzeyde büyük bir gerilim yaratacaktır. Trump’ın bu adımları, dünya barışı için önemli bir sınav anlamına gelebileceği gibi, Pasifik’te Çin ile karşı karşıya gelmek için Gazze soykırımını piyon olarak kullandığı katil Netanyahu sıcak tutacaktır.

ABD’nin Pasifik’te Çin ile karşı karşıya gelmek için batıda Ukrayna- Rusya savaşını, güneyimizde Filistin- İsrail çatışmasını ara arada İran gerilimi çıkarmak suretiyle hummalı bir çalışmanın eşiğindedir. ABD’nin hedefi dünyaya barış sağlamak değil dünyayı ABD’leştirmektir. Bilmem anlatabildik mi?

YÖNETİCİ Aziz Dağtekin

1960 yılında Elazığ'da doğdu. Öğrenimini İstanbulda tamamlayarak gazetecilik mesleğine 1983 yılında başladı. sırasıyla Hergün, Bulvar, Hürriyet ve Türkiye Gazetelerinde muhabirlik ve yazı işleri kadrolarında görev aldı. Basın sektöründen 2006 yılında emekli oldu. Halen idare yeri Adana olan ve Ulusal yayın yapan Netinternet, Ekonet Haber, Eko İntenet Haber sitelerinde Genel Yayın Yönetmenliği ve ekonomi ile alakalı yazı ve yorumlar yazmaktadır. Gazetecilik mesleği yanısara sigortacılık, pazarlama ve finans sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulundu. Sırasıyla İhlas Barter ve Turk Barter'da franchise ve bölge müdürlüğü görevlerinde yer aldı. 2005 yılında Turk Barter'dan ayrılarak Anadolu Barter'ı kurdu. Halen 13'e yakın şubesiyle faaliyet gösteren Anadolu Barter'ın Yönetim Kurulu Başkalığını yürütmektedir. Evli ve 2 çocuk babası olan Gazeteci-Yazar Aziz Dağtekin halen Basın Konseyi üyesi ve Adana'da Kurulu bulunan Çukurova Güreş Vakfı ile Elazığlılar Kültür ve Dayanışma Derneğinin de kurucu üyesidir.

Göz Atmak İster misiniz?

Donald Trump: Artık o aptal ülke olmayacağız, bizi dolandırıyorlar

ABD Başkanı Donald Trump, ABD ekonomisine gereksiz yük olan hükümet yardımları nedeniyle neredeyse tüm ülkeler …

Bir yanıt yazın