Aziz Dağtekin Yazdı
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından, ülke gündemi yeniden hukuk ve adalet ekseninde şekillenmiş durumda. Bu gelişme, yalnızca İBB ile sınırlı kalmayıp, Türkiye’nin demokrasi ve hukuk mücadelesinin de önemli bir parçası olarak dikkat çekiyor. Bu süreç, Türk yargısının bağımsızlığı ve adaletin tecelli etmesi için kritik bir dönüm noktasıdır.
İmamoğlu’nun gözaltına alınması, Türkiye’nin adalet sistemine, demokratik değerlere ve toplum düzenine yapılacak bir müdahale olarak da okunabilir. Ancak burada unutulmamalıdır ki, hukuk herkes için geçerlidir. Hiç kimse “dokunulamaz” değildir. Türk yargısı, suçluluğu ispatlanana kadar her bireyi masum kabul eder ve adaletin sağlanması için gereken her adımı atar. Bu noktada halkın tepkilerinin ve duygusal çıkarımlarının, soruşturmanın seyrine zarar vermemesi gerektiği de unutulmamalıdır. İmamoğlu’nun gözaltına alınması, Türk yargısının bağımsızlığına ve adaletin doğru şekilde işlemesine olan inancımızı pekiştirmelidir.
PROVOKASYONLAR VE İÇ VE DIŞ TEHDİTLERE KARŞI DİKKATLİ OLMALIYIZ
Son dönemde, özellikle İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından, provokasyonların artması beklenebilir. Bu durum, geçmişte yaşadığımız Gezi olaylarının tekrarını andıran bir provokasyon sürecine yol açabilir. Buradaki kritik mesaj, halkın duygusal tepkilerle hareket etmemesi, sükunetle adaletin sağlanmasını beklemesinin ne denli önemli olduğudur. Siyasi rant elde etmek amacıyla, demokratik değerlerin ve hukuk düzeninin zedelenmesi, Türk halkının huzurunu tehdit edeceği göz ardı edilmemelidir.
Gezi olaylarında olduğu gibi, provokasyonlara gelmek ve şiddet ortamı yaratmak, Türkiye’nin geleceğini karartmak isteyen iç ve dış odakların amacı olabilir. Ancak Türkiye, her zaman olduğu gibi, bu tür provokasyonlara karşı uyanık ve tedbirli olacaktır. Şiddet, insan onurunun hiçe sayılması, terör de sistematik bir şiddettir. Bu bağlamda, Türkiye’nin şiddetsiz, terörsüz ve huzurlu bir geleceğe adım adım ilerlemesi, bu tür provokasyonların önüne geçilmesiyle mümkündür.
TEMİZELLER OPERASYONU: HUKUKUN VE DEVLETİN GÜCÜ
İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki yolsuzluk soruşturmasının genişleyeceği ve bununla birlikte yeni temizlik operasyonlarının yapılacağına dair güçlü işaretler bulunmaktadır. Bu, yalnızca İstanbul’la sınırlı bir operasyon değil, Türkiye genelinde hukuk dışı faaliyetlerin ortaya çıkarılması adına büyük bir adımdır. “Temizeller Operasyonu” olarak anılabilecek bu süreç, tüm kamu kurumları ve belediyelerdeki yolsuzlukla mücadele etmeyi amaçlayan bir adım olacaktır. Bu operasyonun, devleti ve Türk halkını korumaya yönelik bir müdahale olduğunu unutmamalıyız.
Türk yargısının adalet için attığı her adım, şeffaflık ve güvenlik adına önemlidir. Hukukun önünde herkes eşittir. Devletin yargısının adaletin sağlanmasındaki rolü, sadece bireysel suçlarla sınırlı kalmaz; aynı zamanda toplumsal düzenin korunması ve devletin güvenliğinin temini açısından da son derece kritiktir. Bu bağlamda, İstanbul’daki yolsuzluk soruşturması, hem hukukun üstünlüğünü hem de devletin saygınlığını koruma adına önemli bir dönüm noktasıdır.
Sonuç itibariyle Türk yargısı, bağımsız ve tarafsız bir şekilde görevini yerine getirecek ve her türlü suçun takipçisi olacaktır. İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve devamındaki soruşturma süreci, Türk devletinin adaletine olan güveni pekiştirmelidir. Bununla birlikte, provokasyonlara karşı uyanık olmak, halkın sağduyulu bir şekilde hareket etmesini sağlamak ve yargının vereceği kararlar doğrultusunda sabırla hareket etmek, hepimizin ortak sorumluluğudur. Temizeller operasyonunun genişlemesiyle birlikte, Türk devleti, yolsuzlukla mücadele konusunda önemli bir adım daha atacak ve bu süreç, adaletin ve hukukun her koşulda üstün olacağının en somut göstergesi olacaktır.