Başkan Erdoğan: Stratejik ama krizlere gebe bir coğrafyadayız

Antalya’da konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülke olarak zor bir coğrafyada bulunduğumuzun altını çizdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz sorunların uzağında, konforlu bir coğrafyada yer alan bir ülke değiliz. Stratejik önemi yüksek olduğu kadar krizlere gebe bir ülkede bulunuyoruz” dedi.

Her yıl milyonlarca turisti ağırlayan Antalya’da, bu hafta sonu diplomasi trafiği yaşanacak.

Daha önce G20, NATO zirveleri gibi önemli organizasyonlarla dünya liderlerini ağırlayan kent, Diplomasi Forumu’na dördüncü kez ev sahipliği yapıyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Antalya Diplomasi Forumu’na katıldı.

Sabah saatlerinde liderlerle görüşen Cumhurbaşkanı Erdoğan, akabinde forumun açılış konuşmasını yaptı.

“Bin yıldır buradayız, bu topraklardayız. İnşallah daha nice asırlar boyunca yine burada olacağız.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında öne çıkanlar şöyle:

İnsanlık arka arkaya yeni teknolojik hamleler gerçekleştirirken, uluslararası sistemin çağa ayak uydurabilmesi noktasında aynı başarıyı sergileyemiyor.

Terör, açlık, yoksulluk, ırkçılık, İslam düşmanlığı, göçmen karşıtlığı ve iklim krizi gibi tüm insanlığı ilgilendiren sorunlarla uğraştığımız bir dönemde, uluslararası toplumun daha adil, daha vicdanlı politikalar geliştirmede maalesef yetersiz kaldığına şahit oluyoruz.

Bu eksikliği başta bölgemizde yaşanan çatışmalar ve gerilimler olmak üzere çok geniş bir alanda her gün hissediyoruz.

Diplomasinin insani, girişimci ve geleceğe yönelik plan yapabilme kabiliyetini daha fazla öne çıkarmamız gerektiği anlaşılıyor. Dünya beşten büyüktür!

Çünkü insanlık beşten büyüktür. Bu tespiti yaparken amacımız böyle bir anlayışın hakim kılınmasıdır. Türkiye sahip olduğu tecrübe, tarihi, beşeri, kültürel zenginlik ve derinlik dolayısıyla dünyaya bu mesajı en rahat verebilecek ülkelerden biridir.

Burada öncelikle bir hakikati dikkatinize getirmek arzusundayım. Biz sorunların uzağında, konforlu bir coğrafyada yer alan bir ülke değiliz. Stratejik önemi yüksek olduğu kadar krizlere gebe bir ülkede bulunuyoruz.

Bu tarih boyunca da hep böyleydi. İşgal girişimleri, Haçlı seferleri, emperyalist oyunlar, karışıklık çıkarma, istikrarsızlık üretme teşebbüsleri çevremizde hiç eksik olmadı.

Birinci Dünya Savaşı’ndan Soğuk Savaş’a kadar büyük güçler arasındaki yıkıcı rekabetin en fazla hırpaladığı, en fazla olumsuz etkilediği coğrafya yine burasıydı. Bugün de uluslararası siyasetin gündemini domine eden birçok sorun, savaş, kriz ve gerilim yine bizim yakın çevremizde cereyan ediyor. Şunu da iftiharla söylemek durumundayım. Biz bu coğrafyanın sadece sakinleri değiliz, aynı zamanda sahipleriyiz.

Saygıdeğer devlet ve hükümet başkanları, kıymetli bakanlar, uluslararası kuruluşların değerli temsilcileri, sevgili gençler, kıymetli misafirler sizleri en kalbi duygularımla, hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.

Siz değerli katılımcıların şahsında dünyanın dört bir yanındaki tüm dostlarımızı, tüm kardeş halkları saygıyla selamlıyorum.

Yine buradan savaşların, çatışmaların, ölümlerin acısını yüreklerinde taşıyan tüm mazlumları, ülkem ve milletim adına selamlıyor, kendilerine dayanışma mesajlarımızı gönderiyorum.

Turizm başkentimiz Antalya’ya, Akdeniz’in inci şehrine, kültür ve tabiatımızın ışıl ışıl parladığı bu güzel ilimize hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Bu sene dördüncüsü düzenlenen Antalya Diplomasi Forumu vesilesiyle sizlerle bir araya gelmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum.

Dünyanın dört bir yanından forumumuza teşrif eden her bir misafirimize teşekkür ediyor, üç gün sürecek bu kıymetli programın tüm dünya için, tüm insanlık için, özellikle coğrafyamızdaki mazlum ve mağdurlar için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Diplomasinin nabzının attığı global bir markaya dönüşen Forumun dördüncüsünü yine başarıyla tertip eden bakanlığımızı, Dışişleri Bakanımız Sayın Hakan Fidan ve mesai arkadaşlarını, organizasyona destek veren tüm kuruluşlarımızı canı gönülden tebrik ediyorum. Bakanlığı döneminde forumun hayata geçirilmesine öncülük eden Antalya Milletvekilimiz Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’na da ayrıca tebriklerimi iletiyorum.

“Ayrışan dünyada diplomasiyi sahiplenmek” temasıyla düzenlenen forum kapsamında icra edilecek panellerin, görüşmelerin hepimize verimli bir ufuk turu yaptırmasını temenni ediyorum.

Dünyada dış politika ve uluslararası ilişkiler alanında önde gelen etkinlikler arasında yerini alan Foruma özellikle yoğun ilgiden memnuniyet duyuyoruz. Bugün burada çatışmaların yerine diyaloğu, kutuplaşmanın yerine ortak aklı, güç yarışının yerine küresel vicdanı tercih ettiğimizi hep birlikte dünyaya bir kez daha ilan ediyoruz.

Antalya’dan tüm dünyaya verdiğimiz bu barış ve dostluk mesajları Antalya Diplomasi Forumu’nu muadillerine göre farklı bir yerde konumlandırıyor. Her yıl olduğu gibi üç gün boyunca binlerce katılımcı kritik bölgesel ve küresel konularda fikir alışverişinde bulunup çözüm önerilerini ele alacaklar. Küresel diplomasinin kalbi üç gün boyunca yine Antalya’da atacak. Foruma yapacağınız değerli katkılar için her birinize şimdiden şükranlarımı sunuyorum.

Bin yıldır buradayız, bu topraklardayız. İnşallah daha nice asırlar boyunca yine burada olacağız. İnsanlık tarihiyle yaşıt olan bölgemizin bu köklü tarihine uygun olarak medeniyetin, huzurun, güvenliğin, barışın coğrafyası olmasını istiyoruz. Biz artık çatışmanın değil, uzlaşmanın; ayrışmanın değil, ittifakın; kan, gözyaşı, acı ve gerilimin değil, refahın ve istikrarın egemen olduğu bir bölge görmek, böyle bir dünyada yaşamak, evlatlarımıza böyle bir dünya bırakmak istiyoruz.

Elbette bunun kolay olmadığını biliyoruz. Barışın savaştan daha fazla emek istediğinin gayet farkındayız. Ama biz kolayı değil, her zaman zoru seçtik. Bugün de zor olanın tarafındayız. Bu anlayışla Ukrayna, Sudan, Libya, Somali gibi yakın dostluğumuz olan ülkelerde nasıl barış ve istikrar için mücadele ediyorsak, Afrika ve Asya’da da arabuluculuk ve kolaylaştırıcılık gibi inisiyatiflerle sorumluluk üstleniyoruz. Komşularımızla iyi ilişkiler tesis ederek, işbirliği imkanlarını, ticaret imkanlarını genişleterek, ayrıca çatışan taraflar arasında diyalog köprüleri kurarak ülkemizin etrafında bir barış ve güvenlik kuşağı oluşturmak çabasındayız.

Şunu tüm samimiyetle bugün bir kez daha belirtmek isterim. Bizim kimsenin toprağında, egemenliğinde, kaynaklarında gözümüz yok. Türkiye olarak nerede varlık gösteriyorsak, orada yerin altındakilerle değil, yerin üstündekilerle, yani insanlarla, yani canla ilgileniyoruz. Şunu unutmayalım. Zulüm ile abad olunmaz diyoruz. Sömürü ve çatışma üzerine müreffeh bir gelecek inşa edilmez diyoruz.

Şimdi değerli dostlarım, küresel vicdanı ve adaleti en fazla yaralayan meselelerin başında malumunuz Filistin’deki, özellikle de Gazze’deki zulüm geliyor. İsrail bir buçuk senedir en temel insan haklarını hiçe sayarak, uluslararası hukuku ayaklar altına alarak Filistin halkına karşı apaçık bir soykırım uyguluyor. Buna karşı sesimizi yükseltmek, bu zulme itiraz etmek, buna olabilecek en güçlü tepkiyi vermek bizim sadece kardeşlik değil, aynı zamanda insanlık vazifemizdir, insanlığımızın bir gereğidir. Çünkü hepimiz bir kalp taşıyoruz. İsrail’in katliamlarına sessiz kalmak bu suça ortak olmaktır.

Bakınız daha birkaç gün önce Han Yunus şehrinde gazetecilerin kaldığı bir çadır İsrail kuvvetleri tarafından bombalandı. Bu saldırıda üç gazeteci hayatını kaybetti. Yine 9’u medya mensubu 10 kişi ağır şekilde yaralandı. Şehit edilenlerin de biri Ahmet Mansur adında bir gazeteciydi. Saldırının ardından çadırın içinde diri diri yanan Ahmet Mansur’un görüntüleri bir yandan hepimizi dehşete düşürürken, diğer taraftan İsrail’in işlediği savaş ve insanlık suçlarını da bir kez daha gözler önüne serdi. İsrail yönetimi bugüne kadar 211 gazeteciyi katletti, öldürdü.

Sadece bu sabah Han Yunus’ta aynı aileden 7’si çocuk 10 kişi şehit oldu. Şimdi bunun adı barbarlık değilse soruyorum, nedir? Ambulansın içinde yaralılara yardıma giden sağlık personelini infaz etmek, soruyorum sizlere, haydutluk değilse nedir? Masum bebekleri, çocukları, yıkıntılar arasında hayata tutunmaya çalışan kadınları acımasızca katletmek korkaklık değilse, soruyorum Allah aşkına bu nedir? 360 kilometrekareye hapsettiği, insani yardım girişine izin vermediği, aylardır açlığa, susuzluğa, ilaçsızlığa mahkum ettiği bir halkın üzerine çocuk, kadın, yaşlı, sivil demeden bomba yağdırmak, gaddarlık değil midir? Soruyorum sizlere. Elimizi vicdanımıza koyalım ve şu soruyu lütfen kendimize soralım. “Savaşta dahi olsa meşru bir devlet böyle hareket eder mi?” Bunun adı devlet terörü değil midir? Onun için İsrail terör devletidir. Başka bir isim olamaz.

İsrail hükümeti, Filistin halkını topraklarından söküp atmaya, Filistinlilere ikinci bir Nekbe felaketi yaşatmaya çalışmaktadır. İşlediği her suç hukuk önünde cevapsız kalan İsrail, her seferinde biraz daha pervasızlaşmakta, daha kanlı, daha vicdansız saldırılara girişmektedir. Dahası İsrail, işgal karşısında meşru direniş haklarını kullanan Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimize terörist diyerek işlediği katliamları meşrulaştırma peşindedir. Şunu bugün bir kez daha açık açık söylüyorum: Filistin halkının işgal karşısındaki kahramanca mücadelesini kimse terörizm yaftası vurarak karalayamaz.

Filistinli kardeşlerimiz 7 Ekim 2023’ten beri dişleri, tırnaklarıyla topraklarını savunarak insanlığın iftihar vesilesi olmuşlardır. Türk milleti, tarih boyunca olduğu gibi bugün de Filistinli kardeşleriyle tam bir dayanışma içindedir. 500 sene önce topraklarından kovulan tüm o İsrail halkını, Yahudileri kapımızı açarak biz bu topraklarda misafir ettik. O günkü Türkiye neyse bugünkü Türkiye de aynısıdır.

Saldırıların başladığı günden bu yana 101 bin tonun üzerinde insani yardım malzemesini bölgedeki kardeş ülkelerin de desteğiyle Gazze’ye gönderdik. İnşallah bundan sonra da Gazzeli mazlumlara yardım elimizi uzatmaya devam edeceğiz. İsrail’in Gazze’deki devlet terörü devam ettikçe, ateşkes çabaları sabote edildikçe, masumların üzerine bomba yağdıkça bölgemize kalıcı barışın gelmesi oldukça zordur.

Tekrar vurguluyorum. Ortadoğu’da barış ancak İsrail-Filistin meselesinin iki devletli çözümü temelinde mümkündür. Bu da 1967 sınırları dahilinde başkenti Doğu Kudüs olan özgür, egemen ve toprak bütünlüğüne haiz bir Filistin devletinin kurulmasına bağlıdır. Başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olmak üzere uluslararası toplumun tüm üyelerini bir kez daha sorumluluk üstlenmeye, akan kanı durdurmaya, Filistin halkının yanında olmaya davet ediyorum.

Burada altı çizilmesi gereken bir diğer husus da şudur: İsrail özellikle Lübnan’a ve Suriye’ye yönelik saldırılarıyla bölgenin istikrarını doğrudan tehdit eden sorunlu bir ülkeye dönüşüyor. İsrail’in saldırıları DEAŞ’la mücadele çabalarını da sekteye uğratıyor. Suriye’de etnik ve dini aidiyetleri kaşıyarak, ülkedeki azınlıkları hükümete karşı kışkırtarak 8 Aralık devrimini dinamitlemeye çalışıyor.

Bakın Türkiye’nin bu konudaki tutumu gayet nettir. Biz komşumuz Suriye’de 14 yıl süren çatışma ve istikrarsızlığın yükünü en fazla çeken, bunun bedelini ödeyen ülkelerden biriyiz. 8 Aralık devrimiyle sadece Suriye’de değil, tüm bölgemizde kalıcı istikrarın tesisine yönelik yakalanan fırsatın heba edilmesine izin veremeyiz.

Suriye’nin yeni bir istikrarsızlık girdabına sürüklenmesine göz yummayız. Toplam 911 kilometre uzunluğunda sınıra sahip olduğumuz komşumuz Suriye’nin toprak bütünlüğünü, istikrarını ve güvenliğini kendimizden ayrı görmediğimizi burada özellikle dile getirmek istiyorum.

YÖNETİCİ Editör

Taraf Olmayan Habercilik Yapan Aybüke Türk Haber, dünyadaki bütün Türklerin gür sesi ve onların kulağı olacaktır. Habere Bozkurtça bakan ve değerlendiren Aybüke Türk Haber mazlumların da temsilcisi olmayı hedeflemiştir.

Göz Atmak İster misiniz?

Akaryakıtta çifte müjde! Benzin ve motorine büyük indirim geliyor

Motorine gelen indirim pompaya yansırken, benzinin litre fiyatına da bu gece itibarıyla 2 lira 24 …

Bir yanıt yazın