Aziz Dağtekin Yazdı
Özgür Özel, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) içindeki önemli figürlerden biri olarak son dönemde dikkat çeken açıklamalara imza atmıştır. Parti içindeki güç dinamiklerini şekillendiren bu açıklamalar, özellikle sokaklara yönelik yaptığı çağrılar ve CHP’nin içindeki krizlerin derinleşmesiyle ilgili önemli soruları gündeme getirmiştir. Sonuçta, Özel’in stratejisi sadece parti içindeki değil, Türkiye’nin genel siyasetindeki dinamikleri de etkileyebilecek nitelikte olmuştur.
Özgür Özel’in “sokaklara, meydanlara çıkalım” şeklindeki çağrısı, parti içindeki iç çatışmaları ve siyasi iklimi daha da derinleştiriyor. Bu söylemler, halkın karşılaştığı zorluklara dikkat çekmeyi amaçlasa da, aynı zamanda iktidara karşı güçlü bir karşı duruş sergileyerek sokak hareketliliği yaratmayı da hedefliyor. Ancak bu tür sert söylemler, demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine zarar verme riski taşıyor. Siyasi gerilimleri artırmak ve halkı mobilize etmek, yalnızca partiyi değil, tüm toplumu olumsuz etkileyebilecek bir durumdur.
Bu bağlamda, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Yargıya saygı duy, partinde otur” uyarısı, bir anlamda siyasi itidal çağrısıdır. Bahçeli’nin bu sözleri, yargı bağımsızlığının ve hukuk devleti ilkelerinin altını çizen, demokrasiye saygıyı vurgulayan bir hatırlatmadır. Yargı ve kanunların, partiler ve liderlerden daha büyük olduğu gerçeği bir kez daha hatırlatılmalıdır. Hiçbir suçlu, devlete ve yargıya karşı daha üstün olamaz. Bu nedenle, halkı tahrik etmek, sokaklara çıkmak ve kaos yaratmak, demokratik bir hak değildir; aksine toplumda huzursuzluk yaratacak tehlikeli ve çıkmaz bir yoldur.
Özgür Özel’in parti içindeki açıklamaları, özellikle belediye başkanlarının yolsuzluk ve terör suçlarıyla ilişkilendirilmesi konusundaki tutumu, CHP’nin itibarını sarsmaktadır. Yolsuzluk ve terörle anılan isimlere karşı alınan mesafeli tutum, partinin halkla güven bağını zedelemiştir. Bu, özellikle parti içindeki temizlik çabalarının bir parçası olarak görülse de, daha derin güç mücadelesinin bir yansımasıdır. CHP’nin saygınlık ve güvenilirlik anlayışını savunarak, yerel yönetimlerin şeffaflığını artırmak önemlidir.
Özgür Özel’in, Ekrem İmamoğlu’nun siyasi kariyerini zayıflatma çabaları da bu krizlerin merkezinde yer almaktadır. CHP içindeki liderlik mücadelesi, Özel’in İmamoğlu’na karşı aldığı tutumla daha da keskinleşmektedir. Özel’in bu adımları, İmamoğlu’nun popülaritesine karşı bir strateji olarak değerlendirilebilir. Ancak, İmamoğlu’nun halkla kurduğu güçlü bağ ve CHP tabanındaki etkisi, Özel’in bu hamlelerinin başarısını zorlaştırabilir. CHP içindeki bu liderlik mücadelesi, parti dışındaki siyasal atmosferi de şekillendirebilir.
2023 yılındaki kongre tartışmaları, CHP’nin içindeki liderlik kavgasını ve partiye duyulan güveni yeniden gündeme getirdi. Olağanüstü kongreye ilişkin yapılan açıklamalar, parti içindeki güç dengelerinin ve gelecekteki liderlik mücadelesinin ne denli kritik hale geldiğini gösteriyor. Ancak, bu mücadelelerin siyasetin gidişatına dair ciddi etkileri olabilir. Parti içindeki bu kutuplaşmalar ve liderlik mücadelesi, toplumsal huzursuzluğu artırabilir.
Özgür Özel’in sokaklara yönelik çağrıları ve CHP içindeki kırılmalar, Türkiye’nin siyasi yapısını etkileyebilecek boyutlardadır. Ancak, Türkiye’nin geleceği siyasetçilerden daha büyüktür. Devlet, her zaman 18 yaşında olup, adalet ve hukuk ilkeleri temel alınarak yönetilmelidir. Yargının bağımsızlığı ve anayasa düzeninin ihlali, toplumsal huzursuzluğa yol açacaktır. Hiçbir suçlu, devletin ve yargının önünde daha büyük değildir; hukukun üstünlüğü her zaman ön planda tutulmalıdır.
Sonuç olarak, CHP içindeki bu derin çatışmalar, sadece partiye değil, Türkiye’nin demokratik yapısına da önemli etkiler yapabilir. Siyasi liderlerin attığı adımlar, sadece kendi partilerini değil, tüm ülkenin siyasetini şekillendirecektir. Bu bağlamda, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı ve demokratik ilkeler her şeyden önce gelir. CHP’nin sokak çağrıları, hiçbir zaman demokratik bir hak arayışı ya da meşru bir protesto değildir. Aksine, bu tür eylemler, devlete, yasaya, kanuna ve nizama karşı bir başkaldırı niteliği taşır. Hukukun üstünlüğü, devletin ve toplumun temel yapı taşlarıdır. Her birey ve her parti, demokratik haklarını kullanırken, yasaların öngördüğü sınırlar içinde hareket etmelidir. Sokak eylemleri ve şiddet çağrıları, sadece toplumsal huzursuzluğa yol açar ve demokratik değerleri zedeler. Türkiye’nin geleceği, hukuk ve düzenin üstün tutulduğu bir siyasetle şekillenecektir