Açıklamasında Gazze’den bahseden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kudüs’e sırtımızı nasıl dönebiliriz?” diyerek, İstanbul ile Kudüs’ü de kimsenin ayıramayacağını söyledi.
Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni’nde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gündeme dair önemli açıklamalar yaptı.
Açıklamasında Gazze’den bahseden ve “İstanbul’la, Kudüs’ü kim ayırabilir?” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerinin devamında ise “Her kim Türkiye’nin ufkunu 782 bin kilometrekareye hapsetmeye çalışıyorsa, gafil değilse bu toprakların yabancısıdır.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasının devamı ise şu şekilde:
“KUDÜS’E SIRTIMIZI NASIL DÖNEBİLİRİZ?”
Kudüs’e biz sırtımızı nasıl dönebiliriz? Gazi Mustafa Kemal’in düşman postalı değdirmemek için mücadele ettiği Filistin topraklarına biz gözlerimizi nasıl kapatabiliriz? Filistinli kardeşlerimizin feryatlarına kulaklarımızı nasıl tıkarız? İstanbulla, Kudüs’ü kim ayırabilir?
“GAFİL DEĞİLSE BU TOPRAKLARIN YABANCISIDIR”
Gazi niçin Bingazi’deydi? Bingazi’ye niye gitmişti? İşte hepsi bu vatan aşkıyla devam eden bir ruhun adımıydı. Her kim, Türkiye’nin ufkunu 782 bin kilometre kareye hapsetmeye çalışıyorsa gafil değilse bu toprakların yabancısıdır. Sevgili teğmenlerim; bizi sığ sulara hapsetmeye çalışanlara prim vermedik, vermeyeceğiz.
Türkiye merkezli düşünecek ama vizyonumuzu tüm dünyayı içine alacak şekilde geniş tutacağız. Kahraman ordumuzun şerefli birer subayı olarak, devletimize sadakatle hizmet ederken sizlerin de bu hassasiyetle hareket edeceğinize inanıyorum.
“AZİZ ŞEHİTLERİMİZİ RAHMETLE YAD EDİYORUM”
Bugün Kara Harp Okulumuzun mezuniyet töreninde istikbalimizin güvencesi olacak subaylarımızla ve onların değerli aileleri ile bir aradayız. Yarın da İstanbul’da Deniz ve Hava Harp Okullarımızda omuzun saflarına katılacak evlatlarımızın heyecanına mutluluğuna ortak olacağız. Sözlerimin hemen başında sizlerle birlikte Türk Silahlı Kuvvetlerimizin bütün mensuplarının 30 Ağustos Zafer Bayramlarını tebrik ediyorum.
Yaklaşık bin yıldır vatanımızın ebedi muhafızlığını yapan aziz şehitlerimizi rahmetle yad ediyor, gazilerimize en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Yine bu vesileyle Büyük Zafer’in mimarı ve mihmandarı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını minnetle anıyorum.
“KAHRAMAN ORDUMUZUN BAYRAMI”
Burada öncelikle bir hususu vurgulamak durumundayım. Büyük Zafer ile milletimizin bağımsızlık iradesi tescil ve tahkim edilmiştir. Cumhuriyetimize giden yolu açan bu önemli zafer aziz milletimizle birlikte onun bağrından çıkan kahraman ordumuzun bayramıdır.
Binlerce yıllık şanlı geçmişi destanlarla dolu olan vatanımıza kastetmeye kalkışan olursa yeni kahramanlık destanları yazacak iman ve cesareti olan Türk Silahlı Kuvvetleri 30 Ağustos Zafer Bayramını şeref madalyası olarak her bir mensubunun yüreğine nakşetmiştir.
“RABBİM ORDUMUZU MUZAFFER EYLESİN”
Gazi Mustafa Kemal 1 Eylül 1922 tarihinde Dumlupınar’da bulunduğu beyanda muzaffer ordumuza şöyle seslenmiştir; “Büyük Millet Meclisi Orduları meydan muharebesinde zalim ve mağrur bir ordunun asıl unsurlarını inanılmayacak kadar az bir zamanda imha ettiniz. Büyük ve asil milletimizin fedakârlıklarına layık olduğunuzu ispat ediyorsunuz. Sahibiniz olan Büyük Türk milleti istikbalinden emin olmaya hakkıdır.
Muharebe meydanlarında mahareti ve fedakarlıkları yakından görüyor ve takip ediyorum. Milletimizin hakkınızdaki takdirlerini aracılık etme vazifemi hiç durmadan yerine getireceğim. Bütün arkadaşlarımın Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri vereceğini dikkate alarak ilerlemesini ve herkesin aklını, yiğitliğini ve gayretini yarışırcasına göstermeye devam etmesini isterim. Ordular. İlk hedefin Akdenizdir illeri.”
Her bir üyesi milletimizin öz evladı olan ordumuzun kahraman mensuplarıyla her zaman iftihar ettik, ediyoruz. Bu akşam Cumhurbaşkanlığı külliyemizde tertip edilecek özel programla Büyük Zafer’in 102. yıl dönümünü heyecanını birlikte yaşayacağız. Zaferler ayı olarak tarihimizde müstesna yer edinen Ağustos ayını yine muhteşem bir zafer’in coşkusuyla uğurlayacağız. Rabbim ordumuzu ve tüm güvenlik güçlerimizi muhafıza ve her daim muzaffer eylesin diyoruz.
“TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ DÜNYANIN EN SAYGIN ORDULARI ARASINDA YER ALIYOR”
Mekteb-i Harbiye-i Şahane ismiyle 1834 yılında kurulan Kara Harp Okulumuz 130 yıllık tarihiyle ordumuzun göz bebeğidir. Yaklaşık iki asır boyunca Kara Harp Okulumuz çok zorlu şartlarda görev yapan vatan müdafaası için canını feda eden askeri kimliği başarılarla dolu kahraman subaylar yetiştirmiştir.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere Maraşal Fevzi Çakmak, Ali Fuat Cebesoy, Fethi Okyar, Kazım Karabekir gibi adlarının tarihe ve milletimizin kalbine yazdığı nice mümtaz şahsiyetler bu çatının altında eğitim görmüş ve İstiklal Harbimizde çok önemli görevler üstlenmiştir. Bu gelenek hamdolsun güçlenerek devam ediyor.
Bugün de ordumuzun en güçlü kalelerinden olan Kara Harp Okulumuzda yetişen nice vatan evlatları terörle mücadele eden sınır ötesi operasyonlara kadar çok büyük başarılara zaferlere imza atıyor. Peygamber ocağı olan Türk Silahlı Kuvvetleri cesur, disiplinli ve fedakar mensuplarıyla dünyanın en saygın orduları arasında yer alıyor. Mezunlarımızı en güzel şekilde yetiştiren hocalarımızı ve komutanlarımızı da tebrik ediyorum.
“15 TEMMUZ İHANETİNİ EN AZ HASARLA ATLATTIK”
15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra yeniden yapılandırdığımız harp okullarımızın başarı grafiği sürekli yükseliyor. Kara Harp Okulumuzdan son 8 yılda 3 bin 912 Türk, 504’ü misafir, toplam 4 bin 416 evladımızı mezun ettik.
Yine bu dönemde eğitimlerini tamamlayan 141’i yabancı, 9 bin 9 kardeşimiz Kara Harp Okulundan mezun oldu. Kara Kuvvetlerimizde hali hasırda görev yapan subay ve astsubaylarımızın yarısı Milli Savunma Üniversitesi’nin mezunlarından oluşuyor.
Bugün şu gerçeği çok net görebiliyoruz. 15 Temmuz ihaneti gibi bir devletin başına gelebilecek en büyük felaketi olabilecek en az hasarla atlattık.
“FETÖ’CÜ HAİNLERİN ORDUMUZUN BÜNYESİNDE AÇTIĞI TAHRİBATI TELAFİ ETTİK”
FETÖ’cü hainlerin ordumuz bünyesinde açtığı tahribatı kısa sürede telafi ettik. Sadece ordumuzun toplum nazarındaki itibarı açısından değil personel, eğitim, teçhizat, imkân ve yetenekler bakımından da eksiklerini giderdik. Ordumuza kadro yetiştiren harp okullarımızı meslek yüksek okullarımızı ve enstitülerimizi Milli Savunma Üniversitesi’nin bünyesinde çok daha kaliteli, etkin ve modern eğitim verecek şekilde yeniden kurduk.
Hayata geçirdiğimiz reformlarla ordumuza yük olan, ayak bağı olan, gereksiz tartışmalara konu olan sıkıntılı durumlara son verdik. Yeni eğitim ve öğretim sistemimizle milli iradenin üstünlüğü ilkesine bağlı, sadece millete hizmet eden, sadece devletten ve onun meşru yöneticilerinden emir alan bir Türk Silahlı Kuvvetlerine sahip olduk. ”
“ESKİ TÜRKİYE ATIKLARININ HAZIMSIZLIĞI ARTIYOR”
Birliğimiz ve beraberliğimizin güçlü bir nişanesi olan bu şanlı zafer, yüreklerimizde sonsuza dek yaşayacak bir destandır. Atılan tüm bu adımlar bırakın zayıflatmayı, ordumuzun gücüne nasıl güç kattığını sahada elde edilen başarılarda görüyoruz. Suriye’den Kuzey Irak’a, Libya’dan Somali’ye kadar silahlı kuvvetlerimiz sorumluluk aldığı her yerde görevini alnının akıyla yerine getiriyor.
Üniversitesini karalamaya yönelik artan algı operasyonlarının arkasında ordumuzun aslı vazifesine odaklanmadaki işte bu başarısı bulunuyor. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Milli Savunma Üniversitesi’nin başarı grafiği yükseldikçe, eski Türkiye atıklarının hazımsızlığı da artmaktadır. Ne yapılmaya çalışıldığının gayet farkındayız.